Cumhurbaşkanı ve ya sonuna (m) ekleyerek cumhurbaşkanım arasındaki nüans farkı.
Bakışlardan mana çıkarmalar. “Bence Genelkurmay Başkanı şu mesajı kendi ve TSK adına verdi” gibi büyük yorumlar. Yorumlar, yorumlar, yorumlar.
30 Ağustos Gecesi.Mekan KKK bahçesi.Devlet’in zirvesi.Sanki 40 yıllık arkadaşmışçasına
oturan 3 kişi.Yeni Cumhurbaşkanımız,yeni Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız.
Fenerbahçe’nin galibiyeti ile başlayan güleç bir sohbet. Yorumlar ve yorumcular altüst olmuş durumda. Ne yapıyor bizim Gen. Kur. Başkanımız? Nasıl güler? Nasıl sohbet eder bizim olmayan bu yeni Cumhurbaşkanı ile hani şu sonuna (m) eklenmeyen?
Belki de şöyle yazılacak: Bakmayın Büyükanıt Paşa’nın güldüğüne, Fenerbahçe’den filan usule ten bahsettiğine aslında içi kan ağlıyor!
Buraya kadar bu yazıyı sabırla okuyanlar vay be Sabih Samur’da değişmiş o da iktidarcı olmuş diyecekler. Hayır, öyle değil. Benim inandığım şu. Uyuyarak, karpuz gibi yatarak, ben nasılsa Atatürk’ün Partisiyim diyerek yenilmiş bir CHP ve maalesef Devlet Bahçeli’nin tüm yetersiz liderliğine rağmen kısmen başarılı olmuş bir MHP’nin karşısında alınmış ciddi bir iktidar zaferini ve bunun uzantısı olan Cumhurbaşkanlığı seçim başarısını hiçbirimiz görmemezlikten gelemeyiz. Bu Başbakan, Bu Cumhurbaşkanı bileğinin ve yüreğinin hakkı ile buralara gelmiştir. Sevsek de sevmesek de onlar T.C.’yi temsil etmektedirler. Biz de T.C. olduğumuza göre bizi temsil etmektedirler. Temsil ettiklere makama devlet terbiyesine yakışır bir şekilde saygı göstermek zorundayız.
BUNDAN SONRA NE YAPILMALI?
Eğer Gül’ün Cumhurbaşkanı olması ile Türkiye Cumhuriyeti bazılarının dediği gibi yıkılacaksa ve bu kadar zayıf temeller üzerinde duruyorsa ve bizde aman yıkılmasın diye korkuyorsak hiç durmasın yıkılsın!
Demek ki biz bu cumhuriyeti ayakta tutacak değerleri yeterince perçinleyememişiz ki her dakika yıkılmasından, bölünmesinden, vatan toprağımızın elimizden akıp gitmesinden bahsediyoruz.
Kimse korkmasın bizler buradayız. Bizler gücünü Atatürk’ün Nutkundan alan görev bilincini ise Bursa Nutkundan alan Türk evlatlarıyız.Bizi ne içten ne dıştan hiç kimse yıkamaz!
Görevimiz korkuyla yaşamak değil! Türkiye’nin tüm kurumlarının mevcut seçilmiş kişilerle ahenkli bir şekilde çalışmasını sağlamak. Bu mevcut kişilerin sisteme zarar verecek hâl ve hareketlere girmesini adım adım izleyerek demokrasinin enstrümanları ile engellemek.
Türkiye’mizi gerçekten tam bağımsız (ekonomisiyle, siviliyle ve askeriyle) hale getirmek için mücadele etmek.
Bunlar bizim izleyerek, eleştirerek, lobi oluşturarak yapmamız gereken görevlerimiz.
KANDİL DAĞI
Bir laf var “yemeyenin malını yerler “Bilmiyorum uydu mu? Uysa da uymasa da…
Biz Amerika’dan Kuzey Irak’a girmek için ve hangi şartlarda girebiliriz? İcazetini almayı bekleye duralım eloğlu beklemiyor! (Ne başbakanından yazılı talimat ne de Amerika acaba bir şey der mi?)
Evet. İran gümbür gümbür Kandil Dağı’nı vuruyor! Niçin? PKK’nın İran sürümü Ulusal çıkarlarını tehdit ettiği için. Eline sağlık İran.
Yapamadığımızı yaptığın için.
Sevgili dostlar yapılacak çok iş var. Hepimizin işi var. Hepimiz kurumsal değerlerimizi koruyarak, temsil ettiğimiz makamların yetki ve sorumluluklarını gerektiği gibi kullanarak
Laf değil icraat yaparak Türkiye’yi daha güzel günlere getirmeliyiz.
Sabih Samur
Bakışlardan mana çıkarmalar. “Bence Genelkurmay Başkanı şu mesajı kendi ve TSK adına verdi” gibi büyük yorumlar. Yorumlar, yorumlar, yorumlar.
30 Ağustos Gecesi.Mekan KKK bahçesi.Devlet’in zirvesi.Sanki 40 yıllık arkadaşmışçasına
oturan 3 kişi.Yeni Cumhurbaşkanımız,yeni Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız.
Fenerbahçe’nin galibiyeti ile başlayan güleç bir sohbet. Yorumlar ve yorumcular altüst olmuş durumda. Ne yapıyor bizim Gen. Kur. Başkanımız? Nasıl güler? Nasıl sohbet eder bizim olmayan bu yeni Cumhurbaşkanı ile hani şu sonuna (m) eklenmeyen?
Belki de şöyle yazılacak: Bakmayın Büyükanıt Paşa’nın güldüğüne, Fenerbahçe’den filan usule ten bahsettiğine aslında içi kan ağlıyor!
Buraya kadar bu yazıyı sabırla okuyanlar vay be Sabih Samur’da değişmiş o da iktidarcı olmuş diyecekler. Hayır, öyle değil. Benim inandığım şu. Uyuyarak, karpuz gibi yatarak, ben nasılsa Atatürk’ün Partisiyim diyerek yenilmiş bir CHP ve maalesef Devlet Bahçeli’nin tüm yetersiz liderliğine rağmen kısmen başarılı olmuş bir MHP’nin karşısında alınmış ciddi bir iktidar zaferini ve bunun uzantısı olan Cumhurbaşkanlığı seçim başarısını hiçbirimiz görmemezlikten gelemeyiz. Bu Başbakan, Bu Cumhurbaşkanı bileğinin ve yüreğinin hakkı ile buralara gelmiştir. Sevsek de sevmesek de onlar T.C.’yi temsil etmektedirler. Biz de T.C. olduğumuza göre bizi temsil etmektedirler. Temsil ettiklere makama devlet terbiyesine yakışır bir şekilde saygı göstermek zorundayız.
BUNDAN SONRA NE YAPILMALI?
Eğer Gül’ün Cumhurbaşkanı olması ile Türkiye Cumhuriyeti bazılarının dediği gibi yıkılacaksa ve bu kadar zayıf temeller üzerinde duruyorsa ve bizde aman yıkılmasın diye korkuyorsak hiç durmasın yıkılsın!
Demek ki biz bu cumhuriyeti ayakta tutacak değerleri yeterince perçinleyememişiz ki her dakika yıkılmasından, bölünmesinden, vatan toprağımızın elimizden akıp gitmesinden bahsediyoruz.
Kimse korkmasın bizler buradayız. Bizler gücünü Atatürk’ün Nutkundan alan görev bilincini ise Bursa Nutkundan alan Türk evlatlarıyız.Bizi ne içten ne dıştan hiç kimse yıkamaz!
Görevimiz korkuyla yaşamak değil! Türkiye’nin tüm kurumlarının mevcut seçilmiş kişilerle ahenkli bir şekilde çalışmasını sağlamak. Bu mevcut kişilerin sisteme zarar verecek hâl ve hareketlere girmesini adım adım izleyerek demokrasinin enstrümanları ile engellemek.
Türkiye’mizi gerçekten tam bağımsız (ekonomisiyle, siviliyle ve askeriyle) hale getirmek için mücadele etmek.
Bunlar bizim izleyerek, eleştirerek, lobi oluşturarak yapmamız gereken görevlerimiz.
KANDİL DAĞI
Bir laf var “yemeyenin malını yerler “Bilmiyorum uydu mu? Uysa da uymasa da…
Biz Amerika’dan Kuzey Irak’a girmek için ve hangi şartlarda girebiliriz? İcazetini almayı bekleye duralım eloğlu beklemiyor! (Ne başbakanından yazılı talimat ne de Amerika acaba bir şey der mi?)
Evet. İran gümbür gümbür Kandil Dağı’nı vuruyor! Niçin? PKK’nın İran sürümü Ulusal çıkarlarını tehdit ettiği için. Eline sağlık İran.
Yapamadığımızı yaptığın için.
Sevgili dostlar yapılacak çok iş var. Hepimizin işi var. Hepimiz kurumsal değerlerimizi koruyarak, temsil ettiğimiz makamların yetki ve sorumluluklarını gerektiği gibi kullanarak
Laf değil icraat yaparak Türkiye’yi daha güzel günlere getirmeliyiz.
Sabih Samur
0 yorum
Yorum Gönder