Sami Çaycoşar
Gazetemiz Yeni Alanya’nın, çok renkli bir görüntü sergilediğini iddia etmek, sanırım abartılı olmaz.Dünyaya farklı pencerelerden bakıp, belli olayları ve gelişmeleri çok farklı bir biçimde yorumlayan, taban tabana zıt fikirlerin aynı gazetede yer alabilmesi, siz değerli okurlarımıza da ilginç geliyor olmalı.Gazetemizde yer alan köşe yazarlarımızın sayısını inanın ben bile tam olarak bilmiyorum. Sevgili Altemur Kılıç ustanın, milli duyarlılığı mudullayan, belli komplo senaryolarını öne çıkarırken; çağdaş arayışlara yönelen yaklaşımları da “liboş”lukla suçlayan, kutuplaşmayı körükleyen sert yazılarıyla, sayın Mehmet Ali Dim’in Alanya’ya dönük değerlendirmelerindeki çarpıcı yaklaşımlarını bir yana bırakırsak, geçen hafta cuma günü sayın İsmail Haboğlu’nun yazdığı yazı ile cumartesi günü sayın Sabih Samur’un yazısı arasındaki yorum ve olayları değerlendirme biçimlerindeki fark beni çok ama çok etkiledi. Özellikle sayın Samur’un yazısındaki bakış açısı ve amacını anlamakta zorlandığım mantığı beni ürküttü!.Genç kalemlerimizden sevgili Samur köşe yazısında, kendine göre milliyetçi bir bakış açısıyla Atatürk’ün taa 1933 yılında özel bir olay sonrasında ve de özel bir akşam yemeğinde ortaya koyduğu bir konuşmayı; Atatürk’ün Bursa Nutku diyerek bugüne taşımaya çalışanların etkisi altında kalıp köşesinde yer vererek bunu da; milli duyarlılığa dayalı bir yaklaşım olarak değerlendirmeye kalkması beni oldukça şaşırttı. Bu olsa olsa; bu ülkeyi bölüp parçalayarak batırmak isteyenlerin, milli duyarlılığı ağır basan genç beyinlerin kafasını karıştırmaya dönük bir provokasyon olabilir!. Halbuki Cuma günü gazetemizin renkli yazarlarından İsmail Haboğlu, ülkenin bu günkü durumundan duyduğu rahatsızlığı Yugoslavya ve Irak’taki gelişmeleri örnek göstererek, kafatasçı ve bölücü yaklaşımların bu ülkeye ve bu ülke insanına ne büyük zararlar verebileceğinden söz edip, herkesin en azından bu tehlikeli süreçte, özellikle de; kritik konularda, belli bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmesini önerirken, sayın Samur’un genç olmasından kaynaklanan bir heyecanla, her bir Türk’te asgaride olması gereken milli duyarlılığı, kontrolsüz bir biçimde öne çıkarıp, öncelikle insan olmanın erdemini hiçe sayarak, özellikle de devletin kurum ve kuruluşlarını da ciddiye almadan, herkesin kafasına göre vatanı kurtarmaya kalkmasını önermesi ve de bu saçmalığı da Atatürk’ün bir sözünden yola çıkarak, gençliği bir anlamda anarşizme yöneltiyor olması karşısında; bu günkü bazı gençlerin psikolojik durumunu da dikkate aldığımda, bu ülkenin geleceğinden ciddi anlamada kaygı duymaya başladığımı itiraf etmeliyim.Sayın Haboğlu, toplumu sağduyuya çağırırken, genç bir kalem, gençliği anarşiye davet edebiliyor, hem de Atatürk’ten alıntı yaparak!Tabii ki sayın Haboğlu’nun zaman zaman abartıya kaçan Öz Türkçemiz konusundaki abartılı duyarlılığı ve aynı duyarlılığa sahip ama; Türkçe’nin mantıklı bir şekilde zenginleşmesinden yana olanlara dönük; “Dilinden utananlar” diyerek beni ve sayın Kılıç’ı hain gibi gösterme saçmalıklarına nasıl tepki göstermişsek, bu son yazısındaki aklı selimi ve gerçekçiliğini de alkışlamak gerektiğine inanıyorum. –DEVAMI YARIN-
0 yorum
Yorum Gönder