Atatürk’ün Bursa Nutku ve F-35 Şimşek II

Şubat 1933'ün ilk günlerinde Bursa Ulu Cami'de toplanan 100 kadar irticacı kişi
camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar.
Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk olayın hemen ardından Bursa'ya gider.
Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırada bir kişi
Atatürk’e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı
hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü...".
Atatürk hemen konuşmakta olan kişinin sözünü keser ve günümüzde "Bursa Nutku"
diye anılan konuşmayı yapar.
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır,jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle,
taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek"Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için
salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben
inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım.
Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve
etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”
Bu nutuk bizlere bir misyon yüklemiştir.Kırmızı-Beyaz’ı kendine renk kabul eden her Türk evladı (kökeni ne olursa olsun) Cumhuriyeti korumak ve kollamakla yükümlüdür.
Bu ön bilgi ışığında zaman zaman ülke savunmasında kullanılmak üzere ,gözbebeğimiz ve gururumuz olan TSK için silah,araç ve gereç alımlarına gidiyoruz.Bu defa da Türkiye’nin hava savunmasında çok önemli yer tutan F-16 uçaklarımızın yerini alacak F-35 ile ilgili sizleri sıkmamaya çalışarak -ama mecburen- teknik olarak bilgilendirmeye çalışacağım.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, ABD önderliğinde geliştirilmekte olan yeni nesil F-35 savaş uçaklarının üretim aşamasına Türkiye'nin de katılmasını öngören sözleşme niteliğindeki mutabakat muhtırasını Amerika’da imzaladı.Söz konusu belgenin imzalanmasıyla birlikte Türkiye'nin resmen F-35savaş uçağı projesinin üretim aşamasında yer alacak dokuz ülkeden biri olmuştur.Türkiye'nin de üretimine katılacağı F-35 programının diğer ortakları, ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Avustralya, Danimarka, Kanada ve Norveç'ten oluşuyor.Türkiye'nin, proje çerçevesinde gelecek 15-20 yılda 100 adet F-35 savaş uçağı alması planlanıyor. Bunun bedeli olan yaklaşık 11 milyar doların kayda değer bir miktarının Türk savunma sanayiinin uçakların üretimine yapacağı katkı yoluyla Türkiye'ye geri dönmesi öngörülüyor.ABD'nin Lockheed Martin şirketinin önderliğinde geliştirilen F-35 uçaklarından en az 3 bin adet üretilmesi planlanıyor. Bu uçakların büyük kısmını ABD satın alacak. Toplam proje, yaklaşık 280 milyar dolarlık bedeliyle dünyanın en büyük savunma programı niteliğini taşıyor.
F-35 JSF (Joint Strike Fighter / Müşterek Saldırı Uçağı), savaştaki her amaç için farklı uçak geliştirmenin masraflı olmasından dolayı tek bir uçağın tüm görevleri yerine getirmesi amacıyla tasarlanan bir savaş uçağı.
ABD, deniz ve hava kuvvetlerindeki F-16, A-10, F/A-18, AV-8B'leri İngiltere ise Harrier'leri bu uçak ile değiştirecektir. Uçağın üretim projesinde 11 ülke yer almıştır bu ülkeler içinde Türkiye de bulunmaktadır. Türkiye elindeki F-16'ları bu uçak ile takviye edip değiştirecektir. Uçak F-22'de kullanılan teknolojilerden faydalanılarak üretilmiştir. Radardaki izi F-22 kadar küçük olamasa bile günümüz uçaklarından düşüktür. Bunu sağlamak için silah istasyonları gövdenin içine saklanmıştır. Dikine inip kalkabilmesi için STOVL sistemli bir modeli de vardır, bu sayede uçak gemilerine ve elverişsiz yerlere rahatlıkla inebilecektir. Uçak gemisine inip kalkarken mancınık ile fırlatılabilmesi ve kanca ile yakalanabilmesi için gövde altı sağlamlaştırılmıştır. Tek kişilik ve tek motorludur .

Teknik özellikleri
Mürettebat: 1
Uzunluk: 15,37 m
Yükseklik: 5,28 m
Kanat açıklığı: 10,65 m
Boş ağırlığı: 12.000 kg
Yüklü ağılığı: 19.000 kg
Motor: 1× Pratt & Whitney F135 ikincil yanmalı turbofan, (165 kN) ve 1x General Electric/Rolls-Royce F136 ikincil yanmalı turbofan, (178 kN)
Performans
Azami hız: 1,6 Mach (2000km/sa.)
Menzil: 12.000 km
Çıkabildiği azami yükseklik: 48.000 fit (15.000 m)
Tırmanış değeri: 40.000 fit/dak. (200 m/sn).
Buraya kadar her şey çok güzel.Şimdi bizim görevimiz başlıyor.Biz kim miyiz?Atatürk’ün Bursa Nutku’ndan görev alan Türk Genciyiz(gerçi 19 Mart’ta kısmetse 40 yaşına gireceğiz ama yine de genciz).Görevimiz:Türkiye’nin Kutsal Ulusal Çıkarlarına zarar gelmesini engellemek;bunun içinde halkımızı bilgilendirmek!
Lockheed Martin F-35'lerin yazılım kodlarını Türkiye'ye göndermiyor. Bu kodlar uçağın en kritik sistemini oluşturuyor ve yazılım kodları verilmediği sürece uçaklarla istenilen tüm görevleri yapmak mümkün olmayacak.
Sn.Milli Savunma Bakanımız Vecdi Gönül’e sormak istiyorum.23 Haziran 2006 tarihinde yapmış olduğunuz açıklama aynen şöyle idi:
“F-16’da olduğu gibi F-35’lerde de ’bilgisayar yazılım kodlarının’ ABD tarafından kullanıcı ülkelere verilmemesi sorunu doğrudur.Yazılım kodlarının verilmemesi, sistem üzerindeki hakimiyette bazı riskler doğurmaktadır. Uçak üzerinde milli olarak geliştirilmek istenen çalışmalar yapılamamaktadır.Uçakların "bilgisayar yazılım kodlarının" ABD tarafından projedeki diğer ülkelere verilmemesinin Lockheed Martin firmasından kaynaklanmamaktadır. Bu karar, ABD’nin ulusal ifşa politikasının gereğidir.”demiştiniz.Peki Sn. Bakanım ABD’yi bu konuda ikna edebildik mi?
Yani bizim Şimşek 2’ler tüm görevleri Türk pilotlarının hür iradesi ile yerine getirebilecekler mi?Yoksa F-16’lardaki sıkıntıyı yaşayacak mıyız?
Cevabınız maalesef ise Türkiye’nin savunmasına savunma bakanı olarak ne kadar büyük bir zarar verdiğinizi aşağıdaki alıntıyı okuduğunuzda anlayacağınızı ümit ederim.
Alıntı Türk Hava Kuvvetleri kaynaklı bir hikayeden ibarettir(anlayana)
Çokta uzak olmayan bir geçmişte, modern medeniyetin beşiği Avrupa’nın göbeğinde bir savaş çıkar. Aslında savaştan çok bir insanlık dramıdır yaşananlar. Arkalarına Rusların desteğini alan Sırpların ardından Hırvatlarda Boşnakları katletmeye girişmiştir. Ve bizim insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan Avrupalılar durumu aylarca seyrettikten sonra duruma Amerikanın müdahalesi ile NATO ve BM ülkeye bir barış harekatı düzenler.Bu harekatta İtalya’da üslenen F-16’ larımız da Hırvatları etkisiz hale getirmek bombardıman uçaklarını koruma görevi yapmaktadırlar.Derken günlerden bir gün bir görev dönüşünde yerde Hırvat birliklerinin içlerinde sivillerinde bulunduğu Boşnakları çembere almak istediklerini görürler. Durumu operasyonu yöneten awacs aracılığı ile merkeze bildirirler. Gelen yanıt çok nettir: "Durum görevin kapsamı içinde olmadığından takım üsse dönmelidir"Diğer uçaklar üsse dönerken Türk uçuş kolu izin ister operasyon için. ABD Awacs komutanından bir kez daha sert bir red yanıtı alırlar.Bunun üzerine yer saldırısı için hazırlıkları olmamasına rağmen aşağıdaki insanları kurtarmak için emri dinlemezler ve geri dönüp dalışa geçerler.İşte o anda hepsinin kanını donduran bir şey olur ve F-16 larımızın bütün elektronik yön bulma sistemleri susar. Bizim pilotlarımız üsse dönememe riskini göze alarak sabahın alaca karanlığında yaptıkları kör uçuşla aşağıdaki Hırvat Kuvvetlerini vurur ve aynı şekilde kör uçuşla üsse dönerler...Neyse ki bu sadece bir hikaye yoksa stratejik ortağımız ABD subayları hiç bizim pilotlarımızı yakıtları bitip, düşme riski ile karşı karşıya bırakır mı ?

Sabih Samur 31 Ocak 2007

0 yorum