Partiler üstü çizgide, köşe yazarlığı yaparak, birilerinin sesi olmayalım düşüncesi ile particilik anlamında tarafsız ve fakat ülkemin meselelerinde, çıkarlarında, Cumhuriyet ilkelerinin korunmasında sonuna kadar taraf olarak yürümeye devam ediyoruz.

Lâkin kazın ayağının öyle olmadığını gördük. İster istemez siyasetin alfabesinden başladık.

Facebook sayesinde önce Heparlı arkadaşlarla tanıştık. Fikren yakın gibi geldik. Uzun solukta baktık ki söylemden öteye gidilmesi mümkün gözükmüyor, koskoca Kadıköy meydanına sadece 750 kişi toplanabiliyorsa ve bu konunun parti yönetimi tarafından görmemezlikten gelinmesini bırak, bir de başarı gibi gösteriliyorsa; bu partiye fikren ve fiilen bir destek vermenin ülkeye ne faydası olacak sorusu bizde yanıtsız kalınca yolumuz ayrıldı.

Bu esnada arkadaş grubumuzda yer alan CHP, MHP ve DP’lilerle de bu talihsiz tecrübeden sonra genel boyutta bakma konusunda kalmaya özen gösterdik.

Fakat bayramda Sn. Başbakan ile Sn CHP Genel Başkanı’nın birbiriyle yarışırcasına Ahmet Kaya isimli vatanseveri(!) sahiplenmeleri, CHP’nin Kürtçülük benzeri söylemleri ve Atatürk’ün CHP’sinden yol ayrımına doğru gidişi CHP ile değil şu an için CHP’yi yönetme erkini elinde bulunduranlara karşı mesafe yarattı.

MHP ile ise gönül bağım Sn. Devlet Bahçeli’nin suya sabuna dokunmayan politikasına rağmen devam etmekte.

AKP’yi iktidardan indirmenin tek yolunun MHP iktidarı ile mümkün olabileceğine inanmak istiyorken kendimi birden DP’nin tam göbeğinde buluverdim. Yine facebook’tan bir arkadaşımız DP ile ilgili bir sayfaya beni dahil etmiş. Kurucu Başkanlığını yorgun bir demokratın yaptığı ve büyük emek harcayarak oluşturulan bu grupta, siyasetin kimlerin elinde olduğunu, klavye bilgelerinin ve klavye kabadayılarının ve klavye basın sözcülerinin kimler olduğunu, omurgasızlık kelimesinin derin anlamını bizzat izleyerek gördüm.

O iyi niyetli çabanın onlarca politika esnafına kendini pazarlama arenası olmasını üzüntüyle izledim.

İnsanların bir rüzgâr gibi Çillerciler, Kesiciler, A.Özalcılar falancılar, filancılar kitleleri oluşturarak, ölümüne bu liderleri savunduklarını gördüm.

Hatta bazıları ile yazışarak, telefonda konuşarak; “yahu yapmayın aziz kardeşim bugün Çiller diye bağırıyorsun, yarın bu hanım gelmez, bak bağırdığınla kalırsın, komik olursun, Çillerci yaftası sırtına, alnına ve vücudunun bilumum yerlerine yapışır” dedik, dinletemedik.

Çiller’in kapısında mermer heykel gibi kaldılar. “Hayırlı Olsun İlhan Kesici artık başımızdadır” diye naralar atanları uyardık, bakın gelmez, yapmayın, etmeyin diye…

Sonuç Zeybek başkan oldu. Ne Çiller kaldı, ne Kesici ne de diğerleri.

Bu destekçi kardeşlerimizden “kusura bakmayın yanılmışız” gibi bir açıklama beklerken baktık ki onlar da almışlar ellerine Zeybek’in fotoğraflarını, vücutlarının bir yerlerine zarar verircesine “Zeybek, Zeybek” diye yırtınıyorlar.

Yahu kardeşim bu siyaset nasıl bir şey?

Bu küçük hedefleri olan insanları bir kenara bıraktığımızda geldiğimiz nokta şu:

DP ve MHP’nin üzerinde, omuzlarında tarihi bir yük vardır.

Bu iki güzide parti Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için,
Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü idame ettirmek için,
İşsizliğe çözüm bulmak için,
Halka reva görülen, yardımla yaşamaktan kurtarmak için,
Karnı toktan öte, işi, gücü, aşı olan,
Mutlu, huzurlu, geleceğe umutla bakabilen,
Bir Türk Milleti tekrar oluşturabilmek için iktidara gelmek zorundadır.
Bizler yani Türk Milleti, olaya particilik boyutunda bakmadan,
12 Eylül öncesi Solcu, Sağcı söylemlerine takılmadan,
Ulusalcı, Milliyetçi, Ülkücü suni ayrımına girmeden

Vatan için,

Bayrak için,

T.C. için bu birlikteliği inşa etmeliyiz.

Gerekirse partilere ve liderlerine rağmen.

Gün Milli Hükümetin oluşturulma günüdür.

Bu birlikteliğe CHP’nin eksene dönmesi de sağlanarak katkı da bulunması ise olayı mükemmellik boyutuna taşıyacaktır.

Sabih Samur

http://www.kariyergazetesi.net/hbr/haberdetay.asp?ID=1178

0 yorum