Bu yazı yakında yayımlanacak "ALLAH KURTARSIN" adlı kitabımda yer alacak.
Sizlerle şimdiden paylaşmak istedim.
Sabih Samur
Atatürkçüler Olarak Nerede Hata Yaptık?
Metris Konaklama Tesislerimize yeni komşularımız geldi. Tolon Paşa ve Eruygur Paşa. Ergenekon Davası tutuklusu olarak, geçici bir süre aynı tesisleri paylaşacağız.
Hayat çok enteresan.
Yaklaşık iki hafta önce Şener Eruygur’ un “Elit olduk halka inelim” başlıklı sözünden oluşan bir haberi kesip saklamıştım. Haber aynen şöyle: Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur, çalışmalarına yeni bir yön verdiklerini belirterek, “Şimdiye kadar belli elit grubun, aydınların, kendi aralarında konuşup, Atatürk sevgisini, Atatürk düşüncesine olan bağlılığını ifade eden bir çalışma yöntemi içerisinde kaldık. Bugün anlıyoruz ki halkımıza derdimizi anlatmamız lazım” dedi.
Ağzına sağlık paşam. Ne güzel özetlemiş ve öz eleştiri yapmış. Hani bar köşelerinde, rakı sofralarında, çay içerken, kahvede ve bilumum yerlerde, “Bu memleket nasıl kurtulur?” muhabbeti yapan bizler yani halk ve halka derdini anlatmaya çalışan paşam.
Sn. Paşam, gönül isterdi ki sizle ve Tolon Paşamla 40 saat kaldığınız Metris’te yüz yüze görüşebilsek, Atatürkçüler olarak nerede hata yaptığımızı, karşılıklı tartışabilseydik, kısmet değilmiş.
Sizler şu an Kandıra’da cezaevindeki koğuşunuzda dinlenirken, bende kendi koğuşumda(Metris’te) bu yazıyı yazıyorum.
Cumhuriyete karşı tehlike olarak gördüğümüz Erbakan serisi partiler; MSP, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve onların türevi olan bağrından kopup çıkan AKP, bizler için irticai faaliyet gösteren ve sonu şeriat temelleri üzerine kurulacak olan bir İslâm Cumhuriyetine kadar uzanan bir süreç olarak algılandı.
Bizler bu süreci halk ve elit paşalar olarak izleyip, kendi kendimize ahlayıp, oflanırken, eleştirdiğimiz kesim, gençlik kollarından başlayan disiplinle çok ciddi anlamda çalıştılar ve yapılandılar.
Kendilerini her türlü yetiştirdiler ve cumhuriyetin tüm kurumlarında söz sahibi oldular. Atatürkçüler ise Mustafa Kemal Atatürk’ü bir otomobil gibi restore ederek, şekilden şekle sokmaktan öteye gidemediler.
Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun. En son Cumhuriyet Mitinglerinde, Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafını, Türk Bayrağı üzerine basmadık mı? Burada verilmek istenen şekilci mesaj ne idi? Atatürk kalpaklı olursa “Ulusalcı” yani soldan soldan, eğer kalpaksız, başı açık ve sivil kıyafetli bir Atatürk fotoğrafı görürsek, “Milliyetçi” yani sağdan sağdan.
Ne kadar geç kalınmış olursa olsun, yapılması gereken tek şey var. Sabih Samur olarak şahsi kanaatim, bir an önce “Ulusalcı ve Milliyetçi” kelimelerinin birleştirildiği, şekilcilikten ziyade Mustafa Kemal Atatürk’ün ve arkadaşlarının 1923–1933 arasında gerçekleştirdiği mucizevî 10 yılı, yeniden tahlil ederek ve günümüz şartlarına uygulayarak, 2008–2028 projeksiyonu hazırlamak gerekiyor.
Bu projeksiyonun hayata geçirilebilmesi için şu an ilköğretimde okuyan 10.000 başarılı ve gelecek vaat eden öğrenci seçilerek, tüm devlet imkânları seferber edilerek, yurtiçi ve yurtdışı eğitimle, geleceğin Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, Atatürk ilkelerine bağlı ve gönülden inanan kadronun, ülke yönetiminde olması sağlanmalıdır.
Bu kötü günler ama öyle ama böyle geçecek.
Geleceğe bakalım.
Sizlerle şimdiden paylaşmak istedim.
Sabih Samur
Atatürkçüler Olarak Nerede Hata Yaptık?
Metris Konaklama Tesislerimize yeni komşularımız geldi. Tolon Paşa ve Eruygur Paşa. Ergenekon Davası tutuklusu olarak, geçici bir süre aynı tesisleri paylaşacağız.
Hayat çok enteresan.
Yaklaşık iki hafta önce Şener Eruygur’ un “Elit olduk halka inelim” başlıklı sözünden oluşan bir haberi kesip saklamıştım. Haber aynen şöyle: Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur, çalışmalarına yeni bir yön verdiklerini belirterek, “Şimdiye kadar belli elit grubun, aydınların, kendi aralarında konuşup, Atatürk sevgisini, Atatürk düşüncesine olan bağlılığını ifade eden bir çalışma yöntemi içerisinde kaldık. Bugün anlıyoruz ki halkımıza derdimizi anlatmamız lazım” dedi.
Ağzına sağlık paşam. Ne güzel özetlemiş ve öz eleştiri yapmış. Hani bar köşelerinde, rakı sofralarında, çay içerken, kahvede ve bilumum yerlerde, “Bu memleket nasıl kurtulur?” muhabbeti yapan bizler yani halk ve halka derdini anlatmaya çalışan paşam.
Sn. Paşam, gönül isterdi ki sizle ve Tolon Paşamla 40 saat kaldığınız Metris’te yüz yüze görüşebilsek, Atatürkçüler olarak nerede hata yaptığımızı, karşılıklı tartışabilseydik, kısmet değilmiş.
Sizler şu an Kandıra’da cezaevindeki koğuşunuzda dinlenirken, bende kendi koğuşumda(Metris’te) bu yazıyı yazıyorum.
Cumhuriyete karşı tehlike olarak gördüğümüz Erbakan serisi partiler; MSP, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve onların türevi olan bağrından kopup çıkan AKP, bizler için irticai faaliyet gösteren ve sonu şeriat temelleri üzerine kurulacak olan bir İslâm Cumhuriyetine kadar uzanan bir süreç olarak algılandı.
Bizler bu süreci halk ve elit paşalar olarak izleyip, kendi kendimize ahlayıp, oflanırken, eleştirdiğimiz kesim, gençlik kollarından başlayan disiplinle çok ciddi anlamda çalıştılar ve yapılandılar.
Kendilerini her türlü yetiştirdiler ve cumhuriyetin tüm kurumlarında söz sahibi oldular. Atatürkçüler ise Mustafa Kemal Atatürk’ü bir otomobil gibi restore ederek, şekilden şekle sokmaktan öteye gidemediler.
Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun. En son Cumhuriyet Mitinglerinde, Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafını, Türk Bayrağı üzerine basmadık mı? Burada verilmek istenen şekilci mesaj ne idi? Atatürk kalpaklı olursa “Ulusalcı” yani soldan soldan, eğer kalpaksız, başı açık ve sivil kıyafetli bir Atatürk fotoğrafı görürsek, “Milliyetçi” yani sağdan sağdan.
Ne kadar geç kalınmış olursa olsun, yapılması gereken tek şey var. Sabih Samur olarak şahsi kanaatim, bir an önce “Ulusalcı ve Milliyetçi” kelimelerinin birleştirildiği, şekilcilikten ziyade Mustafa Kemal Atatürk’ün ve arkadaşlarının 1923–1933 arasında gerçekleştirdiği mucizevî 10 yılı, yeniden tahlil ederek ve günümüz şartlarına uygulayarak, 2008–2028 projeksiyonu hazırlamak gerekiyor.
Bu projeksiyonun hayata geçirilebilmesi için şu an ilköğretimde okuyan 10.000 başarılı ve gelecek vaat eden öğrenci seçilerek, tüm devlet imkânları seferber edilerek, yurtiçi ve yurtdışı eğitimle, geleceğin Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, Atatürk ilkelerine bağlı ve gönülden inanan kadronun, ülke yönetiminde olması sağlanmalıdır.
Bu kötü günler ama öyle ama böyle geçecek.
Geleceğe bakalım.
0 yorum
Yorum Gönder