Bakmak ve Görmek


Sanırım 2006 yılında, Yeni Alanya Gazetesi’ndeki köşemde, aynı isimle yazım yayınlanmıştı.
Sevgili Türkçe öğretmenim Gülderen Kumbasar Hanımefendi ile ilgili, ortaokulda geçen bir anımı anlatmıştım. Daha sonra bu yazımı oğlumun ilkokul öğretmenine takdim ettim. Sağ olsun o da Türkçe dersinde, bu yazıyı kaynak olarak kullanmıştı. Oğlumun mutluluğu ve gururu gözlerinden okunuyordu.
22 Temmuz 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde ve daha sonra televizyonda, haber kanallarında gördüğüm bir haber dikkatimi çekti ve bu başlığı kullanmayı ve sizlere aktarmayı uygun gördüm.
Büyükanıt Paşanın 2 yıllık Genel Kurmay Başkanlığı dönemindeki son (bence ilk ve son) icraatı.
30 Ağustos’ta emekli olacak Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Savunma Sanayi İcra Kurulu (SSİK) toplantısında başbakan Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, SSM Müsteşarı Murat Bayar ile bir araya geleceği belirtilen habere göre, Deniz Kuvvetlerimize önemli bir güç kazandıracağına inanılan denizaltı projesi. Alman U-214’ün tercih edilebileceği dile getiriliyor.
Bu haberin hemen üzerinde ise “Mayına dayanıklı-pusuya korumalı” başlıklı habere göre; “… Zırhlı Hummer’ların yerini alan “Yürüyen Kale” olarak adlandırılan, mayına dayanıklı, pusu korumalı zırhlı personel taşıyıcılar MRAP (Mine Resistant Ambush Protected) alımı söz konusu.
Amerika, General Dynamics’in Kanada’daki şirketine 773 MRAP aracı için 522 Milyon Dolarlık yeni sipariş veriyor. Bunu niçin yapıyor? Amerikan askerlerini hedef alan saldırılarda can kaybının azalması için!
Yine bir habere göre Güneydoğuda devam eden operasyonlara 24 yıl boyunca 350 Milyar Dolar aktarılmış. Kısaca, yakılan merminin hesabı. Peki, yanan canların, ocağı sönen yuvaların bedeli?
Ölçmek mümkün değil!
Şimdi bu haberleri “Bakmak ve Görmek” penceresinden okuyalım:
1) Deniz Kuvvetlerimize yeni teknoloji ile üretilecek, havadan bağımsız tahrik özelliğine sahip 6 adet denizaltının yaklaşık 2,5 Milyar Euro’ya alınması gurur verici ama bu alımı şimdilik 2 adet ile sınırlandırsak ve bütün önceliğimizi, dünyanın tüm deniz ve okyanuslarında bayrağımızı dalgalandıracak bir uçak gemisine versek; bu alım hem Deniz Kuvvetlerimizi hem de Hava Kuvvetlerimizi güçlendirse; adını da “Muavenet” koysak!
2) Güneydoğumuza musallat olan PKK Terör Örgütü belası için harcadığımız 350 Milyar Doların bundan sonra harcayacağımız kısımlarından, bir kısmını aynı Amerikalıların yaptığı gibi MRAP alımına ayırsak (Unimog’ların tepesinde sadece MG 3 ile zırhsız ve çelik yeleksiz bir şekilde giden askerimiz kahpece vurulmasa veya top yekûn araçla beraber havaya uçmasa).
Türkiye’yi yöneten (Sivil ve Asker) iki kuvvetin iki önemli ayıbı vardır:
KENE ve MAYIN ÖLÜMLERİ
T.C. Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve genel Kurmay Başkanı acilen bir araya gelmeli, bir toplantı yaparak şu kararı çıkarmalıdır:
Yakında filmini izleyeceğimiz “Devrim Arabaları”nda işlendiği gibi, Türkiye’nin önüne 90 günlük bir çalışma hedefi konulmalı! Bu Doksan günde, gerekli görülen tüm bilim adamları, kendi arzuları ile dış dünyadan tecrit edilerek, bir laboratuar ortamında;
1) Kene’den ölümlere çözüm bulacak bir aşıyı,
2) Kırsal alanda, topuk tipi mayınla askerimizin ayağını ve/veya hayatını kaybetmesini önleyecek çözümü
Örneğin, Nano Teknolojiden de yararlanarak mayının vereceği zararı önleyecek, Postal, Çorap, Kamuflaj
v.b.) buluncaya kadar çalışmaları sağlanmalıdır
2050 ve 2100’lerin planlarını yapan Süper Güçlerin yanında, bizlerin kısa vadede beklentisi budur.
Ne dersiniz, çok mu zor?

NOT: Bu yazı METRİS CEZAEVİ’nde 23 Temmuz 2008 tarihinde kaleme alınmıştır.

Sabih Samur

0 yorum