BOZKURT

Gönderen SABİH SAMUR | 6:22 ÖS | , , | 0 yorum »


TÜRK OLMAK

Gönderen SABİH SAMUR | 6:20 ÖS | , , | 0 yorum »


ANADOL'UN VASİYETİ

Gönderen SABİH SAMUR | 12:33 ÖS | , | 0 yorum »





Anadol'un Vasiyeti
Ben bir Anadolum. Evet, evet, o... 19 Aralık 1966 tarihinde doğan, otomobil sektörünün “Ulusal Kahramanı”. Ben ve arkadaşlarım, Türkiye’nin ithal otomobillerin işgali altında olduğu yıllarda imkansız sanılanı başararak, Türk mühendislerinin ve işçilerinin emekleriyle halkımızın hizmetine sunulduk. Siz bakmayın şimdi bizim trafikte horlanıp yaşlılığımızla ilgi çektiğimize. Biz ilk çıktığımızda Amerikalıların kendileri gibi cüsseli otomobillerinin yanında kibarlığımız ve seriliğimizle ilgi çekerdik. En önemlisi biz adımız gibi Anadolu’yu dolayısıyla Türk insanını temsil eder ve ona hizmet ederdik.
Bizim kazandığımız paralar doğrudan Türkiye’nin kasasına giderdi. Türk insanına harcanırdı. Siz şimdiki lüks otomobillerin süksesine aldanmayın, “Kurt kocayınca, köpeğin maskarası olurmuş” atasözünde olduğu gibi, onlar, bizim yaşlılığımızdan ve kısırlığımızdan dolayı yabancılardan almak zorunda kaldığımız, hayırsız üvey evlatlardır.
Ben bugün tam 40 yaşındayım. Tam 40 yıl... Yani insan yaşına uyarlarsak, 80-90 yaşındayım. Artık eskisi gibi çabuk kalkamıyor, sağ şeritte yol çalışması olmadan sol şeride geçemiyorum. Belki de bu yüzden alay konusu oluyorum. Ancak ben bu duruma yaşadığım ülkenin trafiğini izlemek için katlanıyorum.
Üretimimize başlandığından bu yana trafikte gururla dolaşan bizler, bugün yabancı otomobillerin arasında dışlanmışlığı ve yalnızlığı yaşıyoruz. Bizim görmek istediğimiz tablo; Türkiye’nin kendi tasarladığı, kendi işçileriyle ürettiği, Türkçe bir isimle adlandırdığı, kalitesiyle ve “Made in Turkey” damgasıyla tüm dünyaya pazarladığı otomobillerin sokaklarımızı, caddelerimizi ve reklam panolarını doldurmasıdır.
Bizim üretimimizden sonra TOFAŞ’ın Murat serisine ve daha sonra da kuş isimleriyle adlandırılan serinin üretimine başlandı. Maalesef Murat erken yaşta öldü. Ve kuşların da nesli tükenmeye başladı. Yaşayan tek kuş olan şahin de dünya pazarlarında yarışmaya çok uzak. Sadece taksiciler tarafından tercih edilir hale geldi. Bu yüzden üretimleri çok kısıtlı. Şimdi bazı kişiler bana bazı yabancı firmaların otomobillerinin ülkemizde üretildiğini öne sürerek karşı çıkabilirler. Ancak sözü geçen araçlar ülkemizde üretilmesine rağmen yabancı bir isimle dünya pazarına sunulmaktadır. Bizim yıllar önce sağladığımız başarının yanında, bu bir başarı değildir. En önemlisi gurur duyulacak bir olay hiç değildir.
Yaşlanınca yavaş gitmek zorunda kaldığımdan dolayı, çevreyi daha iyi gözlemleme fırsatı buldum ve gördüğüm bazı değişiklerden endişe duymaya başladım. Gördüklerim karşısında kendimi Amerika’da dolaşıyormuşum gibi hissettim. Köşe başlarındaki çorbacı dükkanları, yerlerini hamburger dükkanlarına bırakmış. Önceden yoğurtçulardan alınan yoğurtlar, büyük ve hatta yabancı şirketlerin eline geçmiş. Ayranın yerini kola almış. Çok az miktarda tüketilen ayranın üretimini de, o sözü geçen büyük şirketler almış, bizim mahalle yoğurtçularımızın elinden. Bize ait olan her şey kötü olarak tanıtılmış insanlarımıza. Tıpkı bizimle, içinde saman benzeri kimyasal bir madde olan fiberden ve polyester denilen maddeden üretilen kaportamızdan dolayı “inek maması” deyip alay ettikleri gibi. Bu zihniyetin hala değişmediğini görüyorum büyük bir üzüntüyle... Gençler gözlerini Edirne Kapı’ya dikmişler, AB üyeliğini en çok bunun için istiyorlar. Bizim sanatçılarımızın kısıtlı imkanlarla ve sansür makasından hasar almadan yapmayı başardıkları filmler mantıksız bulunuyor da, Matrix gibi saçmalıklar gişe rekorları kırıyor. Şehirlerimizdeki mağazalar yabancı isimlerle daha çok kazandıklarını iddia ettikleri için kırk yıllık alışveriş mağazalarını, shopping center’lara dönüştürmüşler. Televizyonlardaki programlar, yabancı ülkelerin programlarını Türkçe’ye çevirerek taklit etmekten öteye gitmiyor. Önceden radyolarımızda çalınan Türk müzikleri yerlerini, ya yabancı müziklere ya da yabancı müziklere benzeyen yerli müziklerin üzerine eklenen çok az miktardaki Türkçe sözlerle saçma sapan yapılan şarkılara bırakmış. Önceden siyasetle yakından ilgilenen gençlerimiz bugün, bazı devlet adamlarının isimlerini bile bilemeyecek seviyeye indirilmiş.
Bana bakın gençler; ben ve arkadaşlarım gençliğimizde dev yabancı şirketlerin işgali altında olan ülkemizde, üretimden aldığımız güçle, otomotiv sektöründeki yabancılarla mücadele ettik. Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyorsunuz. İnanın bunu en az sizin kadar ben de istiyorum. Ama Avrupa Birliği’ne girerken yanınızda götüreceğiniz size ait olan ve sizin çalışmalarınızla ürettiğiniz bir şeyler olmalı. Bu Birliğin giriş kartı patent belgesidir. Sokaklara baktığınızda size ait olan ürünlerin çoğunlukta olmasıdır.
Ben kocamış bir Anadol olarak yabancı araçları gördükçe, trafiğe çıkmaya utanıyorum. Bu utançtan beni sizin kurtaracağınıza inanıyorum. Ve yeni bir otomobil üreteceğiniz güne kadar, çok zorlansam da trafikte kalmaya devem edeceğim. Dilerim; bu yollarda, bu yaşta yürümeye çalışan bana, son nefesimi vermeden bir torun yetiştirirsiniz. Ve, soyumuzu sürdürürsünüz.
Bülent KOÇOĞLU / Ankara, Mayıs 2006

SONSUZA KADAR

Gönderen SABİH SAMUR | 2:10 ÖS | 0 yorum »








 

 
 
29 EKİM 2012 CUMHURİYET BAYRAMI

Geçim sıkıntısı içindeki vatandaşların kredi ve kredi kartı kullanımı patlama noktasına geldi.
Merkez Bankası haftalık bültenine göre, tüketici kredileri 959,8 Milyon lira artarak,
176,5 Milyar liradan 177,4 Milyar liraya yükseldi.
Aynı dönemde, bireysel kredi kart kullanım tutarı ise 1,3 Milyar TL oldu.

Kaynak: Güneş Gazetesi








TC

Gönderen SABİH SAMUR | 11:59 ÖS | | 0 yorum »






.










Zahrettin Kaya


ÖĞRENCİLERİMİZ-ÖĞRETMENLERİMİZ
29 Haziran 2012 Cuma, 04:51 · tarihinde Zahrettin Kaya tarafından eklendi
OKULLARIMIZDAKİ TUTARSIZ AKIL ALMAZ KEŞMEKEŞ ÖĞRETMEN ATAMALARINIZ-EĞİTİM ÖĞRETİM SİSTEMİNİZ

Bir çocuğun temel eğitimi 0-5 yaş arasıdır ve ailede başlar, öğretimi ise 6 yaşından sonra başlar ve yirmili-otuzlu yaşlara uzanır...
Bizler çocuklarımızın temel eğitimini bitirdik ve öğretimlerini siz değerli Atatürkçü öğretmenlerimize bıraktık amma velakin biz bırakmasına bıraktık ta sizler çocuklarımızı yeni çıkan saçma-sapan yeni öğretim sistemiyle onları kobay gibi kullanıp, özlerinden kopardığınız yetmiyormuş gibi şimdi de ana ve babalarıyla neredeyse eş değerde sevdikleri öğretmenlerinden daha öğretimlerinin üçüncü yılında koparmaya çalışmaktasınız!
Malumunuz üzere ilgili bakanlığın ya da tutarsız, mesnetsiz, bu hükümetin çıkarmış olduğu 4+4+4 eğitim öğretim sistemiyle çocuklarımızın geleceğiyle oynanmaktadır.

Unutmayalım ki sekiz-dokuz yıl kesintisiz eğitim-öğretim de kendilerinin uygulamasıydı...
Bizler veli olarak bu yapılan uygulamaların hiçbirini tasvip etmediğimiz gibi CAN DAMARIMIZ olan geleceğin gençleri, çocuklarımıza mutlaka sahip çıkıp korumaya alacağız.

Bu yapılan uygulamaların da çok net ve yakından takipçisiyiz.
Şimdi gelelim en can alıcı noktaya!
Benim oğlum Gülen Kora ilköğretim okulunun üçüncü sınıfına geçmiş olup yeni öğretim yılında öğretmen değişikliğine uğrayıp öğrenimine devam edeceği bildirildi.
Şimdi sizlere soruyorum:
1-İlköğretim okulumuz elimizden alınıp ortaokul haline getirilirken biz velilerden fikir aldınız mı?

Böyle bir sistemde okuyacaklarına hiç okutmayalım daha iyi.
yasal zorunluluk diyorsanız bedelini öderiz!
2-Sekiz yaşındaki bir çocuğu kendi öğretmeninden ayırdığınızda ne kadar başarılı olacak?

Psikolojisi ne denli bozulacak bunu araştırdınız mı eğitim-öğretimci olarak? Bir araştırma yaptıysanız ve okul başarı-ders notları, sınav başarı notları ne denli etkilenmiştir biz velileri de bilgilendirir misiniz?
Ülkemizde kaç yüzbinler bundan etkilenecek hiç düşündünüz mü?
3-Madem bu okulda üç ve dördüncü sınıflara aynı okulda devam etme hakkı verdiniz geçiş dönemi diye;öğretmenlerinden neden ayırdınız?

Aynı sınıf öğretmenleriyle neden devam hakkı vermediniz?
Eğer puanlama usulu yapıyoruz diyorsanız puanları yetmeyen öğretmenleri aldık diyorsanız neden iki yıldır okutmalarına izin verdiniz ya da bizden önce yıllardır kaç mezun verdiğini araştırdınız mı?
Bu mezunların kaç tanesi üniversiteye girmiş hiç baktınız mı yoksa puanı yetmiyor adı altında kaç öğretmeni mağdur etmeye çalıştınız?
Sadece bize gelen bilgiye göre Çiğli bölgesinde 60-70 öğretmeni kızağa aldınız yani akibetleri meşgul.
Bunun altında ki neden ATATÜRKÇÜ Öğretmen olmaları mı ?
4-Biz yavrularımızın bu geçiş dönemine ve yeni ucube olan bu sisteme geçiş yapmalarını neden 4 yıl boyunca (ki sadece iki yıl kalmış) kendi öğretmenleriyle devam hakkı tanımadınız?
5-Eğitim ve öğretim sisteminde yapılan bu değişiklik çocuklarımız için bir travmadır hele hele öğretmenlerinden ayrı düşerlerse daha büyük travmadır!
6-Yapılan bu haksızlığın bu keşmekeşliğin, yanlışların bedelini biz yavrularımıza ve onlara emek veren Değerli sınıf öğretmenlerine asla ödetmeyeceğiz!
7-Hiç kimse unutmasın ki bu ülkede MUSTAFA KEMALLER asla tükenmeyecektir, kimsenin tüketmesine gücü yetmeyecektir.

Bizler ve çocuklarımız birer MUSTAFA KEMALİZ!
8-Yapılan bu yanlışlıktan dönülmesini,yavrularımıza temel öğretimleri bitene kadar sınıf öğretmenlerinden ayrı bırakılmamasını talep ediyor ve bu talabimiz yerine getirilene kadar Yasal tüm haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı sakın göz ardı etmeyiniz.

Çocuklarımız Ülkemizin geleceğidir. Bunu hiçkimse unutmamalıdır.
9-Bu haklı ve mümkün olan talebimizin yerine getirilmesini azimle sabırla ve kararlılıkla bekliyoruz.
10-Yazmış olduğum bu yazımı;
Başta tüm sosyal paylaşım siteleri olmak üzere,
Gülen Kora İlköğretim Okul Müdürlüğü'ne,
Çiğli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne,
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ve
Milli Eğitim Bakanlığı'na noktasına virgülüne dokunulmadan mail yoluyla şu saat itibarıyla yollanmıştır.
 

Zahrettin Kaya


Yorum:

Yılların Alibeyköy Lisesi, Eylül 2012 itibariyle,
EYÜP İMAM HATİP LİSESİ oluyor.

Takiyye yapan inancı alet edenlerin icraatı
biz gerçek inançlı olup, inancımızı, dinimizi reklam
...
etmeyen kardeşlerimin
BİLGİLERİNE VE İLGİLERİNE
ÖNEMLE ARZ OLUNUR.

Sabih Samur




ATATÜRK’E KÜFREDEBİLME ÖZGÜRLÜĞÜ ve YAVAŞ ATIN TEKMESİ



Dünya koşar adım muhafazakârlaşmaya gidiyor.
Yeni trend dindarmış gibi gözükmek…
En modern şekilde başını kapatıp, vücut hatlarını alabildiğine ortaya çıkartacak şekilde giyinip, jipe binip alışverişe gitmek…
Bu cümleye konuyu en basite indirilmiş hatta olaya basitçe bakış hali diyebiliriz.
Konu bu cümleden çok daha vahim.
Konuyu detaylı ele alalım:


Menderes’in Çocukları:

1945-1950 doğumlular.
Atatürk zeki bir adamdı. Devrimleri bir bir gerçekleştirdi.
Laikliği istedi. Biliyordu ki Din öyle bir güç ki iktidar yanlış kişilerin (Cumhuriyet Düşmanları) eline geçtiği an, erki elinde bulunduranlar, kanunları istediği gibi değiştirerek, Din olgusunu kullanarak halkı etkileyerek, günlük rutin olayları dahi “Allah böyle buyurdu doğrusu budur” şeklinde değiştirebilirlerdi.
Atatürk’ün rahmetli olması ile Milli şef unvanlı İnönü’nün, bugünkü Tayyip Erdoğan iktidarının ağzına sakız olan Atatürk’ün hedeflediği çizgiden çıkmış olan icraatları, halk ile iktidar arasında soğumaya yol açtı. CHP adında yer alan Halk kelimesine rağmen halkı algılayamadı ve kendini anlatamadı.
Bu kopuşu değerlendiren Menderes oldu.
Menderes o meşhur Din enstrümanını muhteşem şekilde çaldı.
Halk sanki kaybettiği dinine tekrar kavuşmuştu.
İşte Menderes’in iktidar yıllarında ilköğretimde olan nesil “Siz isterseniz şeriatı bile getirirsiniz!” cümlesi ile nurlandılar, yıkandılar.
O çocuklar büyüdü. Bugün Türkiye’yi yönetiyorlar, iktidardalar.

Özal’ın Çocukları:

1980 ve sonrası doğumlular.
Türk’ü Türk yapan (iyisiyle, kötüsüyle) tüm değerlerin alt üst edildiği yıllar.
“Paradır adamı adam yapan”, “Parayı bulda nasıl bulursan bul.” zihniyetiyle yönetilen yıllar…
Zengini seven bir Başbakan.
“Benim memurum işini bilir.” diyen zihniyet…
Ordunun 1980’de yönetime el koymasıyla iktidara gelen Menderes’in çocuklarından olan, Cumhuriyetin yıkım emrini veren, bayrak yarışında bayrağı eline alan Nurlu Atlet.
Özal’ın çocukları Türklük ile ilgili cumhuriyet ile ilgili tüm duygulardan başarı ile arındırıldılar.
Bu dönemde asıl olan parayı bulmak olduğu ve paraya ulaşmak içinde yapılacak tüm faaliyetlerin etik olduğu bu çocuklara öğretildi.
Ahlakı, karakteri zayıf, çalışmayı ayıp zanneden, iş bitirici bir nesil yetiştirildi.


Fetullah’ın Çocukları:

1990 ve sonrası ve doğmaya devam eden çocuklar.
TSK’yı yönetme erkini hasbelkader elinde bulunduran üst düzey subaylar, orduevlerinde ellerinde kadeh memleketi kurtarma geyikleri yaparken, halktan koptuklarını fark etmeden, dümenden nutuklar atarak, sert çocuğu oynarken, birileri tüm alt yapılanmasını tamamlamış, gece gündüz çalışarak “abiler” yetiştirmiş, bu yetiştirilen hizmete inançlı abiler de yine hizmete inananlar yetiştirmeye başlamıştı.
Çığ gibi büyüyen “Hizmet”, TSK’nın üst komuta düzeyi, Emniyet, Yargı ve bütün kurumlara girmiştir.
Fetullah’ın çocukları Türkiye’yi bütün kurumları ile ele geçirmiştir.
Özetle sürecin son devresine gelinmiştir.
Bahsettik ya Atatürk zeki adamdı diye. Bu Atatürk aslında tehlikeli adam. Belki de medyum.
Öyle ileriyi görmüş ki; gün gelir kanı ve sütü bozuk olanlar Türklüğü ve T.C.’yi tamamen ortadan kaldırmaya teşebbüs edebilirler diye;
“Gençliğe Hitabe”yi yazmış.
“Türk, Öğün, Çalış, Güven” demiş.
“Ne Mutlu Türküm Diyene!” demiş.
Şimdi bunları kaldırma zamanı.
Atatürk’e gönül rahatlığıyla küfretme zamanı.
Gün bu çocukların günü!


BİZİM ÇOCUKLAR:

Yahu az kaldı unutuyordum. Bir de bizim çocuklar var.
Herhangi bir tarihte, herhangi bir ilimizde doğan.
Türk-İslâm sentezi ile kandırılmamış, ılımlı islâm şerbetini içti gözüküp tükürüp atmış,
İnancı olan ama devletini laik çizgi de yürütmeye kararlı,
Cumhuriyetin tüm yapı taşlarını peşkeş çekilenlerin elinden tekrar geri almaya yemin etmiş,
Elinde silahı olan kolpacılardan değil, silahsız, yüreği mavzer olan yiğitler!
İşte bu yiğitlerin gömlek cebinde Ata’sının yazdığı BURSA NUTKU var…
Ne mi bekliyor bu çocuklar?
Yavaş atın tekmesi ağır olur.

Baki Selamlar…

Sabih Samur 05 Şubat 2012
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
FACEBOOK YORUMLARI:
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Ayşe Bengi  Gerçekten Sabih Samur kolay yetişmiyor....Muhteşem bir yazı....Yüreğinize sağlık kardeşim...Atam'ın medyumluğuna katılıyorum, zira en iyi icraatlarından birisi de , kendi kanından çocuklarının olmaması.....Kötü çocuk mu olacaklardı...ASLA....Ama daha sonrakiler ne olurdu, bilinmez....Teşekkür ederim, sevgilerimle.....
 
Doğan Dinçer  


Merhaba değerli kardeşim..Adım adım Atatürk sonrasından bu güne kadar gelinen TARİH SIRALAMASINI ( ÇÖKÜŞ VE KANDIRILIŞ.) mükemmel analiz etmişsiniz yürekten KUTLARIM..Ben de bir iki kelimeyle bu mükemmel yazıya katılayım..Şöyle ki.!!; İsme...t İnönülü yıllar da DİN, ( belki iyi niyetle anlatılması için.) Türkçeleştirilerek ( EZAN-KURAN ve ,İLMİHAL İLE PARALARDA İNÖNÜ RESİMLERİ,PULLARDA, RESMİ DAİRELERDE İNÖNÜ PORTRELER. ) zor olan Arapça-farsça ve Acem ağırlıklı öğretilerden Öz Türkçe olarak okuyup öğrenmek için..Bu yapılan doğru bile olsa yapılmamalı,Vatandaşlık bilinci ve Eğitim düzeyi yükseltilmeden yapılmamalıydı( şahsi düşüncem.)ÖZAL gençliği çabuk köşeyi dönmek için her yolun mübah ve olağan olduğunu öğrendi../buda yanlıştı../ 1980 darbesi ( ki bu güne gelinen durumun yaratıcısı ve din ağırlıklı okulların açılması-Fetullah Gülen gençliğinin yetiştirildiği tüm okulların ilk önce yurt dışında sonra Ülkede açılmaları.) Anlı Şanlı Generallerimizin Ülkeyi sahiplenme ve yönetme idealleri ile uyguladıkları baskılar..Halkın son 10 yılda maddi ve manevi çöküşünü İktidarın izlemesi ( baskı-tehdit-karalama ve susturma) ve iyileştirme için bir şey yapmamaları ve en önemlisi Terörü azdırmaları ve halkın tüm dikkatini bu yöne çekerek Çalışanlara-Emeklilere-Şehit Ailelerine ve Dul ve yetimlere sürünmeyi layık gördükleri halde bu kesimlerin hiç bir tepki göstermemeleri..Şimdi güvencemiz olan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN artık hiç bir şey yapamayacağı konuma sürüklenmeleri.3 ERKTEN biri olan YARGI erkinin de ( Çoğu IŞIK EVLERİNDE)yetişen bireylerin YARGI ve HSYK yı ele geçirerek VESAYET olarak TSK lerinin yerini alması..Evet şimdi TAKKEMİZİ ÖNÜMÜZE KOYUP DÜŞÜNME ZAMANI..Selamlarımı ve saygılarımı sunarım...
Firdevs Başak Karaca çok teşekkür ederim.....bizim çocuklar fena kalkacak ayağa buna kimsenin şüphesi olmasın.....
Leyla Yüksel Çok güzel bir yazı..Yüreğinize sağlık Sabih Bey..Teşekkür ederim.
Cengizhan Erdoğan

YAZIYI YAZAN,SABİH BEYE;ETİKETİ YAPAN ÖMÜR HANIM'A TEŞEKKÜRLER.GERÇEKDEN ÇOK ÖNEMLİ HATIRLATMALAR,VE UNUTULMAMASI GEREKEN KONULAR.BAZI ŞEYLERİN IHMALKARLIĞININ TELEFİSİ OLSA DA,BÖYLESİNE ÖNEMLİ,TEMEL DEĞERLERİN İHMALKARLIĞI OLMAZ.BU ÜLKENİN... HAKİKİ SAHİPLERİ,BU ÜLKEYİ SAHIPSIZ BIRAKIRLAR,VE DÜŞMANA TESLİM EDERLERSE,EMANETE SAHIP ÇIKMAZLARSA,SONUMUZ IRAK'DAN DA,AFGANİSTAN'DAN DA KÖTÜ OLUR.O YÜZDEN SEN SAHİP OLURSAN,BU VATAN BATMAYACAKTIR.ONUN İÇİN,SANA LAZIM OLAN KUVVET,DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUDDUR.SAYGILARIMLA CENGİZ HAN Cc
Banu Tahbaz Sabih bey sayfama eklediginiz icin cokk tesekkur ederim..
Zahrettin Kaya

GÜZEL DOSTUM SEVGİLİ ARKADAŞIM SABİH..ÖYLE MÜKEMMEL TESPİTLERİN VAR Kİ ŞAPKA ÇIKARTILIR LAKİN BU HAİN SOYSUZLAR HEDEFLERİNE DOĞRU ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE İLERLEMEKTE VE BİZLER BUNA KARŞI YAZIP ÇİZİP SEYRETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYORUZ YAPAM...IYORUZ YAZIK Kİ..BİR CHP'Lİ OLARAK İLK ÖNCE KENDİ PARTİME BAKIYORUM DURUM ORTADA.. ÇOK FAZLA DEMOKRASİ VAR BU KADARI DA ZARAR DEMEKTEN ARTIK KENDİMİ ALAMIYORUM..DİĞER PARTİLERE BAKTIĞIMDA İSE HEPİMİZİN MALUMU..NE VAR BU KOLTUKLARDA LANET OLASICA KOLTUKLAR BİZİM OCAĞIMIZA İNCİR DİKMEKTE YAZIKKİ..BU VATAN HEM İÇERİDEN HEM DIŞARIDAN BU KADAR TEHDİT ALTINDA İKEN BAŞTA KENDİ PARTİM OLMAK ÜZERE MUSTAFA KEMAL ÇİZGİSİNDE OLDUĞUNU İDDİA EDİP MİLLİ MUTABAKAT SAĞLAMAYAN TÜM PARTİLERİ VE PARTİ YÖNETİCİLERİNİ KINIYORUM..GÜN SİYASET YAPMA KOLTUK SEVDASINA KAPILMA GÜNÜ KESİNLİKLE DEĞİLDİR GÜN SATHI MÜDAFAA GÜNÜDÜR.. ZİRA ATI ALAN ÜSKÜDAR'I ÇOKTAN GEÇTİ ANCAK BU VATAN ÜSKÜDAR'DAN İBARET OLMADIĞINI HEPİMİZİN ALGILAYIP BUNA GÖRE BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE TEK YÜREK TEK YUMRUK OLARAK HAREKET ETME GÜNÜDÜR..VE KİMSE ŞUNU UNUTMAMALIDIR:KANINA BAŞKA KAN KARIŞMAMIŞ HER TÜRKÜN YÜREĞİNDE BİR MUSTAFA KEMAL YATMAKTADIR..BİZİM ÜSTÜMÜZE DÜŞEN GÖREV İSE BU İŞGAL KUVVETLERİ ÇOCUKLARI VE TORUNLARINA KARŞI YÜREKLERDE YATAN MUSTAFA KEMALLERİ AYNI GÜN AYNI SAATTE HAREKETE GEÇİRİP BU MAKÜS KADERİMİZİ YENMEKTİR..ZİRA ANALARINI ALIP GİTME SIRASI ONLARA GELMİŞTİR..SÜRÇ-Ü LİSAN ETTİYSEM AF OLA..SEVGİ VE SAYGILARIMLA..YÜREĞİNE EMEĞİNE SAĞLIK DİYORUM :))
Zeyda Söğüt Oğur Değerli kardeşim yüreğinize, elinize sağlık hele ki ; şakşakçılığın alabildiğince prim yaptığı bir dönemde duygularımıza fikirlerimize tercuman olduğunuz için çok sağolun var olun ÇİFTE YÜREKLİ SABİH SAMUR bey... ve bu yazıdan haberdar olmamı sağlayan güzel kardeşim ÖMRÜM sağol ...











Sabih Samur


HAYIRLI UYKULAR


Ey "Ermenileri kestik, katlettik o yüzden özür dilemeyiz" diyen zevat!
Ve onları ağzı açık seyredip; araştırmadan, okuyup anlamadan alkış tutan zavallılar!
Bilginiz olsun diye bu bayrak burada paylaşılmaktadır.
Bu bayrak Ermenistan'ın bayrağıdır.
Ortasında gördüğünüz de sivilce değildir!
AĞRI DAĞI'DIR!!!
Yani TC TOPRAĞIDIR!!!
Bugün özür dilersin yarın BM kararıyla toprağını paşa paşa verirsin.
Gerçi sen alışıksın.
Dün Girit'i veren zihniyeti temsil ediyorsun.
Ver kurtul.

Sırrı Sakık'ın meclisin göbeğinde dediği gibi; Burası Kürdistan.

Diyarbakır'ın adı olmuş AMED.

Neyse boşverin bunları bu akşam hangi dizi var?

Hayırlı Uykular benim sevgili halkım.

Sabih Samur

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

FACEBOOK YORUMLARI:

Turgay Akpınar Yaklaşık 4 yıldır AKP iktidarının ortaya attığı “Kürt açılımı” projesinin içinin boş olduğunu, ortaya somut çözüm hedefleri koymadıkça hiçbir sonuca ulaşamadığımız..iktidardan beslenen ve yüreklerindeki Türkiye sevgisizliğini söylemekten çekinmeyenler sadece laf ürettiler, güya “barış” diyerek düşmanlığı körüklediler...bencede hayırlı uykular dediğiniz gibi sabih bey....

Ahmet Özkul Sevgili Dostum Günlerdir medyada 1826 gündür süre gelen şu hrand ding meselesi günlerce haberlerin baş sayfasından düşmezken sadece 1 kişi öldürülmüş ve öldürenlerde zaten cezasını çekiyor ve bir konuya değinmek istiyorum izninle ''Türkiye üzerine sömürgeci emeller besleyen İngiltere ve Rusya'nın kurdurduğu Taşnak ve Hınçak komitelerinin ülke içerisindeki kışkırtmaları sonucunda meydana gelen isyan ve katliamların yanı sıra Ermeniler, 1905'teki Yıldız Suikasti'yle silahlı terör metodolojisinin ilk örneğini vermişlerdir. Talat Paşa ve Cemal Paşa'yı da aynı yöntemle şehit eden Ermeniler, uzun bir aradan sonra 1965 yılında tekrar terör metoduna dönmüşlerdir. 1970'li yıllarda ise ASALA sahneye çıkmış, 1984'e kadar 42 Türk diplomatını şehit etmiştir.'' Peki bu ölen ve ermeniler tarafından şehit edilen bu kadar insanın hiç mi ailesi dostu arkadaşı kardeşi yok. Kim verecek bu katliamların hesabını, merak ediyorum doğrusu...

Doğan Dinçer Yine mükemmel bir konuyu gözler önüne serdiniz değerli kardeşim Sabih bey.Eğer gerçek arşiv bilgileri açıklanmadıkça kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesmek bu konuyu sulandıran köşe yazarlarının görüşleri ve Tv.lerde sözüm ona konuyu gerçek bilen !! zevatla tartışmalar bence havanda su dövmek oluyordu.Ermeni soykırım ile ilgili Fransız yasa tasarısının oylanması günlerinde Hrank Dink davasının bitirilmesi sizce anlamlı değil mi.? Gaz verilen halk BİZ DE ERMENİYİZ diye binlerce ağızdan bağırılıyor ve ellerinde pankartla,bu gösteriliyorsa buda anlamlı geliyor..Ama sokak ortasında ŞEHİT edilen bir Uzman Çavuş kardeşimiz için bu halk PKK yı suçlayarak neden yürümüyor bunu da anlamakta zorlanıyorum..Sözün özü Grit adasını veren zihniyetin iş başında olduğu...BOP eş başkanı olarak projenin hayata geçirilerek ( SEVR ile yapamadıklarını) gerekenin yapılmasını sağlıyorlar,bence son aşamaya geldi..Yarın tazminat isteneceği de bir gerçek olacağından korkuyorum.Teşekkürler paylaşım için..İyi akşamlar diliyorum...Saygılarımla..

Nimet Demir BEYİNLER 24 SAAT 365 GÜN MORFİNLENMİŞ DİZİERDEN AINMADIĞI SÜRECE VE OKUYUP ARAŞTIRMA YETENEĞİNİ KAYBETMİŞ BU MİLLETLE YOLA ÇIKAN YOLDA KALIR KAVAL NE ÇALIYORSA KOYUNLAR ONU DİNLİYOR

Emin Onaran Uluslararası tezgahların biri bitmeden birisi başlıyor... Tezgahlar o kadar çok ki yedeğinin yedeği var...! Ermeni techiri, kürt problemi, sabetay, devşirme, efendi, dalkavuk, yalaka, yandaş, kandaş, hepsi birer sorun bunların... Asıl konu bu sorunlardan nemalanan muhteris, kalleş, hain fırsatçılar... Çıkar sağlayanlar bin kişiyi geçmez... Tarihi ve arşivleri çok iyi incelesinler bilgiden yoksun fikirsizler...! Ermenileri göç güzergahlarında kimler katletmiş...! Örneklemeye çalışayım; Gidiyorum Yunanistan'a epeyce bir çoğunluğa sahip olduğumda başlıyorum o ülkenin temelini oymaya... Çete hareketiyle, kalleşlikle, işbirliğiyle, dışarıdan destekle, ne ad altında olursa olsun durmadan zarar veriyorum... Yok ederler adamı, asit kuyularında eritirler, yok ederler yada hemen ülke dışına... Bu empati kuramayan fikirsizler bu gerçekleri bilmiyorlar mı... Esas mesele durumdan vazife çıkarmak ve çıkar sağlamak... Çünkü bu fırıldaklar için her sorun bir rant kaynağıdır... Onlara her hava hoş, Asala gider PKKK gelir, Ermeni gider kürdü gelir...! Her sorun kazanç kapısıdır bu fırıldaklara... Sevgi, selamımla aydınlıklara daim... Emeğine takdirimle Sabih arkadaşım...

Saffet Soykal Kim kimin toprağını Ermeni'ye veriyor? Bunu Türk olan kişiler elbette bahsedemezler. Zira TC'nin her karışı, Türk kanlarıyla sulanmış ve aziz vatan toprağı olmuştur.İletin ve etiket için sana tşk ederim Sabih dostum.

Ayşe Bengi Geri zekalıca bir laf söylenip duruyor...Hepimiz Ermeniyiz....Bu lafı duyduğum zaman sinir katsayım tavan yapıyor....Neden ben en değerli varlığımız olan TÜRK adını bırakıp da şerefsiz Ermeni adını alayım....Allah korusun....Niçin Hocalı katliamını hatırlayıp " hepimiz Azeriyiz" veya Bosna felaketini anımsayıp " hepimiz Bosnalıyız " demiyoruz da , topraklarımıza göz dikmiş olan bu paçavraların adını kullanıyoruz.....Asala'ya verdiğimiz diplomat kurbanlarımız kolay mı yetişti....Allah Ermenilerin de, hepimiz Ermeniyiz diyenlerin de cezasını versin....Biraz gerilere gidip Hrant Dink'in soykırım ve Türkler ile ilgili yazılarını bulup okusunlar...Yurtdışında Türkler hakkında neler yumurtladığını öğrensinler...Bakalım ondan sonra da bu rezil tekerlemeyi tekrarlayıp popolarını yırtacaklar mı....

Zafer Yücel Bizim soyumuzda ermeni kesen kimse yok ama Ermeni çetelerin kestiği katlettiği soydaşlarımızın halini o zamanlardan beri anlatan atalar analar var. Hrant Dink te aslında bunların söylediklerine zıt olarak tehcir sırasında saldıranların aslında çoğunlukla Kürt eşkıyalar olduğunu söylüyor. Yani Dink i öldürmek aslında Dünyaya yayılmış diasporanın ve Türkiye'de karışıklık çıkartmak isteyen Siyonist vs Emperyalistlerin işine gelmektedir. İyi araştırılsın altından CIA kolları haline gelen Feto cemaati çıkacaktır.


Sabih Samur  Derin Devlet tasfiye edilmiş yerini AKP hükümeti ve CIA işbirliği ile FTÖ derin birimleri almıştır.

Rahmetli Denktaş'ı eğiten TMT'yi kuran ve yapılandıran Devlet ve Derin Devlet ile bugün dillendirilen Derin Devletin uzaktan yakından alakası yoktur.

Esra Eksi Nga SABIH BEY HER DAIM AZ VE OZ KONUSUR COK ONEMLI, TURK HALKINI COK ILGILENDIREN BILGI AMACLI SEYLERI PAYLASIR TAGLAR..SAHSEN BEN ERMENI BAYRAGINI HIC GORMEMISTIM DAHA ONCE DEMEK KI MERAK ETMEMISIM..AYIP ETTIK TABII..AMA SIMDI SABIH BEY SAYESINDE GORDUM VE BEYNIME CIZDIM..BU ERMENI OYUNU YILLARDIR TURK HALKINA CEKTIRIYOR..IYI DE 80 YILDIR NIYE HEP BIZ SUSUYORUZ..NIYE UYUYORUZ..ARTIK BIRSEYLER GOZUMUZE GOZUMUZE SOKULUYOR DAHA NEKADAR DAYANIRIZ!!!BENIM ICIM ACIYOR...KENDI ULKEMDE KENDI ULKEME SAHIP CIKAMIYORUM YAZIKLAR OLSUN BANA !!





Başka bir gazetenin iç işlerine karışmak, dışarıdan ahkam kesmek caiz değil. Fakat Milliyet gazetesi Türkiye’nin çok eski ve çok önemli bir gazetesi. Rahmetli Ali Naci Karacan tarafından kurulalı beri Türk toplumunda inkar edilemez bir yeri var. Bütün yazarları tasvip etmesem de demokratik hayatta bu işlevi ihmal edilemez. Kaldı ki Milliyet’in özellikle benim için başka bir yeri var. Ali Naci Bey, Milliyet’e yeniden hayat verirken, babamın anılarını yayınlamakla tiraj sağlamıştı. Sonra oğlu okul arkadaşım, yeni hamle yaparken benim de kadroya katılmamı önermişti. Galiba Genel Yayın Yönetmeni olarak. Fakat o sırada DEVİR dergisini çıkartmaya hazırlandığım için sarfınazar ettim ve Genel yayın Müdürlüğü için rahmetli Abdi İpekçi’yi önerdim. Abdi o sırada Kore’de vatan hizmetinde idi. Ona yazdım ve gelince de elinden tutup Karacanlara götürdüm.
Sonrası malum; bence Türk gazeteciliğinin en mümtaz kişisi olan Abdi ekibiyle Milliyet’i Türkiye’nin en iyi gazetesi yaptı. DURUM başyazıları zamanın en objektif durum değerlendirmeleri, iç ve dış siyasetin pusulası gibiydi. Abdi, Milliyet bünyesinde gazetecilik yanında “Yıllık, Almanak” gibi yayınları ve ’Milliyet Yayınları’nı başlattı. Vefalı bir kişiydi. 27 Mayıs darbesinde tıkıldığım Yassıada’dan çıkmamdan sonra bana Milliyet Grubu’nda yer verdi. Milliyet Yayınları’nın başına getirdi. Ercüment’in oğlu Ali’nin yetişmesinde ve gazeteci olmasında biraz emeğim geçti. Onu oğlum gibi severim. Abdi’ye, Karacanlara vefa borcumdan başka, bütün bu sebeplerle Milliyet ve geleceği hususunda biraz konuşmaya, yazmaya ve endişelenmeye hakkım var.

***

Abdi İpekçi daha suikasta uğramadan, aslında Taksim’de yedek parçacılık yapan Aydın Doğan herhalde bir gazetenin ticari işlerine yarayacağı düşüncesiyle Milliyet’i almak -hatta beni aracı kılmayı düşünmüştü- istemişti. Teklifi Abdi’ye götürdüm, şiddetle reddetti. Fakat Abdi ölünce Ercüment herhalde Milliyet’i onsuz yürütemeyeceğini düşünerek gazeteyi Aydın Bey’e sattı ve Milliyet bundan sonra Aydın Doğan’ın kendi deyimiyle “market” oldu.
Her gazetede çeşitli düşüncelerde yazarlar olması mümkündür hatta gereklidir ama Abdi sağken, bunları dengelerdi. Aydın Bey döneminde veya “marketinde” bu denge bozuldu. En sonunda Aydın Bey kendisi dengeleri muhafaza edemeyeceğini anladı ve gazetenin AKP hükümeti “nezdinde” asıl ticari çıkarlarına sekte vuracağı için Milliyet ve Vatan’ı Demirören-Karacan Grubu’na sattı.
Ama Demirören’le Ali Karacan arasında Milliyet’in mahkeme karar verene kadar kayyım tarafından idare edileceği bir alacakaranlık devir başladı. Bu işin hukuki ve mali ayrıntıları hususunda ahkam kesecek değilim. Ancak beni rahatsız eden husus; Milliyet ve Vatan’ın çoğu yazarlarının gazeteci kökenli ve Milliyet kurucularının torununun mücadelesine destek olacakları yerde gazetecilikle ilgileri sadece ticari maksatlı olan Demirörenleri desteklemeleri en azından gazetecilik mesleği açısından ayıp.

***

Gazetecilik ticaret değil... Yazarların da gazeteleri ve geleceği hususunda söz hakları var ama bence bu hakkı dedesinin, babasının mirasını korumak için mücadele eden Karacanlardan yana kullanmaları hem daha makul hem de etik olurdu.
Bu yazarlar, Milliyet’te hakları olan Karacanlara “Ellerinizi Milliyet’ten çekin” diyorlarmış. Çünkü para ve galiba siyasi güç Demirörenlerde olduğu için!...
Daha önce de bu konuda yazmıştım; Siz Hazreti Süleyman olun da karar verin, “oksijensizlik” yüzünden çocuğunu kaybetmek acısını çeken “babadan”mı yoksa para sahibi oldukları için heveslerini tahakkuk ettirecek ve “organ” nakledenlerden mi yanasınız?..
Ben eski bir Milliyet mensubu ve baba dostu olarak bu mücadelede Karacanların yanındayım.