Altemur KILIÇ
altemurkilic1@ttnet.net.tr








Kabul edilemeyecekleri kabul etmek ve mümkün olmayanı yapmak

Evet, “kabul edilemeyecekleri” sonunda kabul etmek ve “mümkün olmayanı yapmak” ! Aradaki fark, bugünkü durumu özetliyor! Yüce Türk milletini koca T.C. devletini, AB sürecinde ve Kıbrıs konusunda, bizi bu haysiyet kırıcı duruma -Avrupa kapılarında şefaat dilemek ve “ne idükleri belirsiz” bir takım Avrupalıların ağızlarına bakmak vaziyetine- ne ve kimler getirdi. Kurtuluş mücadelesinde, Lozan’da, Kıbrıs Barış Hareketinde, bunca şehit pahasına kazandıklarımız, mevhum bir AB hayali uğruna uyum uyum yitilmekte! Başbakan Erdoğan AB Komisyonunun son “müzakereleri askıya almak” kararına “kabul edilemez” diye isyan etti, fakat iki saat sonra aklı -AB aklı- başına gelmiş olacak ki, bu sözlerini 180 derecelik bir takiye ile değiştirdi. Tavsiye, müzakereleri “askıya almak” değilmiş, hatta bu haberi veren bütün yabancı medyada ifade edildiği gibi, “dondurmak” da, değilmiş “tren yavaşlatılmışmış”. Türkiye -daha doğrusu AKP iktidarı- bu istiskale -kepazeliğe- rağmen “nurlu Avrupa yolunda” devam edecekmiş! Türkiye’nin altından halıyı çektiler, Başbakanımız bunu anlamamış görünmüyor. Her halde, Bin Bir Gece Masalları’ndaki “uçan halıyı” bekliyor! Ve koca Türk Devletinin Başbakanı, asıl niyeti malûm bir Papa’dan, ayaküstü AB’ye üye kabul edilmek için şefaat diliyor! Başbakanın ilk, “kabul edilemez” tepkisinden ricat edip arkamıza saplanan hançeri tevil etmeye kalkması da, herhalde devlet adamlığının değil “idare-i maslahatçılığın” bir örneği! . Başbakana sormak gerekiyor; “Tavsiye kararı” askıya almak değilmiş, “dondurma” da değilmiş peki acaba ne? Ve gene sormak lazım; AB’nin, gerçekten de “kabul edilemez” bu kararının verilmesine sebep olan, Kuzey Kıbrıs’ın havaalanı ve limanlarının Rumlara açılmasını öngören ve şimdi AB’nin başımıza kaktığı belgeyi neden imzaladınız. Ve “Müzakereler Başlıyor” diye neden bayram ilan ettiniz? Bilmiyor muydunuz ki, bu imzanız KKTC’yi yok etmeye müncer olacaktı? Ve aklınız sonradan başınıza gelmiş olacak ki -iç tüketim için- hiçbir hukuki kıymeti olmayan protokolü imza etmenizin, Rum kesimini tanımak anlamına gelmeyeceği “iradesini” ifade ettiniz! Danışmanlarız, bu “iradenizin” ancak üzerine yazıldığı kâğıt kadar bile, kıymeti olmayacağı hususunda sizi ikaz etmediler mi? İnce uzun yolGerçi Türkiye’yi bu çıkmaz “ince uzun” yola önceki iktidarla soktular! Ne var ki, AB’nin maksatları sopaları belli olduktan ve aba altından gösterdiği “sopalara” rağmen AKP iktidarı, bu yolda bütün AB oyunlarına ve Atatürk’ün, “bağımsız hiç bir milletin asla yabancıların tavsiye ve planlarıyla kalkınamayacağı” direktifine rağmen, devam etti ve milli değer ve çıkarlarımız, “uyum uyum” harcandı.Türkiye bu son istiskale rağmen, hâlâ AB yolunda devam etmek isterse, bedeli Fin Planı Çin planı derken, “elveda KKTC” olacak! 1974’de Kıbrıs Türklerini, EOKA vahşetinden kurtarmak ve de stratejik adayı hasımlarınızın tekeline bırakmamak için Ecevit’in gösterdiği irade pırıltısı fazla sürmedi ve TSK’nın zaferi, mantıki neticesine ulaştırılmadı. KKTC, Denktaş’ın mücadelesi sonunda, kuruldu, ama “Kıbrıs sorunu” ortada kaldı. Sonu gelmez müzakerelerle, “irade” gevşedi. Kuzey Kıbrıs’taki Maraş bölgesi, anlaşılması güç bir diplomasi anlayışıyla, müzakerelerde “pazarlık metaı” olarak iskân edilmedi, tel örgülerle çevrilip “hayalet şehire” dönüştü. Şimdi de, Rumların kozu! Rumların ve Avrupalıların oyuncağı olduk. Eğer gereken devlet adamlığı zamanında gösterilmiş olsaydı, zafer mantıki neticesine ulaştırılsa ve Kuzey Kıbrıs anavatana ilhak edilseydi, bugün bu durumlara düşülmezdi. “Konjonktür müsait değildi” denecek, ama “konjonktür” Türkler için ne zaman müsait oldu ve olacak ki? Mustafa Kemal, “müsait konjonktürü” mü bekledi? “Konjonktür” idare-i maslahatın Frenkçesi... Gerçek devlet adamlığı ise, “mümkün olmayanı yapmak” sanatı! Gerçek Atatürkçü milliyetçilerden, -ulusalcılardan ve özellikle CHP Genel Başkanından- bir ricam var: “Koşullar böyle gerektiriyor “ diye “ AB’ye taraftarız” amentüsünden, artık vazgeçsinler!

Tarih:02.12.2006 Kaynak:Yeniçağ Gazetesi

0 yorum