Balkan Türklüğünün iki kanadı vardır. Biri halen Balkanlarda yaşayan Türkler
diğeri Balkanlara ilgisini sürdüren organize dernek çatısı altında toplanmış ,
çifte vatandaşlığı elde etmiş, geldiği ülkede (özellikle Bulgaristan) mülk sahibi.
Emekli olmuş, geldiği yerlere hizmet çabasındaki insanlarımız.
Bu iki kanattan birinin yeterince rol almaması halinde ne uçmak, ne koşar
adım gitmek mümkündür. 

Balkan insanı sorumluluk almalı, sorumluluktan kaçmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, Tika gibi kuruluşlar, Türk Dünyası araştırmaları vakfı gibi gönüllü kuruluşlar bir hiyerarşi içinde bu işin birer köşesinden tutmalı.
1930'lu yıllarda, Bulgaristan'da "Turan Ocağı" adı altında, spor ve kültür klüpleri kuran insanların bu gün teknolojinin, iletişim ve ulaşımın nimetlerinden radyo ve tv den istifade etmemesinin bir mantığı yoktur. 

Artık çağımızda neredeyse her kasabada yerel tv kanalları varken bunları kullanmamanın mantığı nedir?
10 Milyonu aşkın insanımızın yaşadığı bu coğrafyayı yok farz edemeyeceğimize göre

çağın bütün imkanlarından faydalanılmalı.
Mahalli gruplar, kongreler, kurultaylar, seminerler yapılacağı gibi, büyük ölçekli bütün Balkanları kapsayacak olanlar da yapılmalı.
1945 lerde Yugoslavya'daki "Yücel" hareketini kuran fikriyat halen dimdik
ayaktadır. Makedonia ve Kosova'da Türk partisi kuranlar, bu tarz bir organizasyonda
nefer olmaya hazırdır kanaatindeyim.
Bosna'da, savaş esnasında her öldürülen Boşnak için Sırplar, "bir Türk daha eksildi" diyordu. 

Boşnaklar da mezar taşlarına Ay-yıldız, bayraklarına üç hilal çizerken; bu oluşumun dışında kalabilir mi?
Elbette, hayat da, Balkanlar da, dikensiz gül bahçesi değil. 

Kimse altın tabakta, neticeyi sunmayacaktır. 
Muhtemelen arızalar, çatlak sesler olacaktır.
Ama görünen o dur ki artılar eksilerden fazladır.
Hulasa Balkanlarda, un, şeker, yağ var iş helvayı kotarmaya kalmıştır.
Büyük düşünmezseniz büyük olamazsınız.


Saniye Sütlü

0 yorum