Altemur Kılıç
Abesle iştigal… Lafı güzaf. Havanda su dövmek! Bu deyimleri çok kullandığımın farkındayım ama ne çare ki şu sırada Türkiye’deki durumlarını en açık olarak bu tabirler ifade ediyor…
Ve “bile bile lâdes" oynuyoruz.
Bu, toplumdaki kafa karışıklığını gösteriyor: "Lâdes" kemiğinin "kırılmasının" bedeli çok ağır olacak.
Kürt sorunu ve özellikle şu sırada PKK’nın ve DTP’nin "eylemsizlik-ateşkes", "Demokratik özerklik" açılımları, girişimleri konusunda söyledikleri, onların kafalarının hiç de karışık olmadığını, hiç de havanda su dövmediklerini, laf-ı güzaf ve abesle iştigal etmediklerini gösteriyor…
Onlar ne söylediklerini, amaçlarını biliyorlar ama bizim tarafta hem gaflet, hem de “ihanet" var... TV programlarında bu durum çok daha bariz şekilde görülüyor!
"Gaflet" iktidar olarak başımızda!
Erdoğan’ın "açılımı" başlı başına "abesle iştigal"di.
Bölücülüğe karşı direnci gevşetti.
Bölücüler bu zafiyet alametinden güç aldılar ve şimdi de azıyor, taleplerini gittikçe arttırıyorlar… Daha doğrusu, talepler hep aynı, şimdi daha pervasızca açıklıyorlar hatta ültimatomlar veriyorlar.
Fakat iktidarın gafleti Büyük Kürdistan’ı istemiyoruz.
Referandum öncesinde Güneydoğululara “evet” dedirtmek için bölgedeki söylediklerine ne ad vermeli?
TC'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Dersim’de kendisini dinleyen "bindirilmiş kıtalara" soruyor: "CHP’nin yeni genel başkanı nereli?" Kendisi yanıtlıyor, Dersimli…
İkinci soruyu ekliyor: "Dersim’in köylerini vergi vermediler diye kim bombaladı?" Yine kendisi yanıt veriyor: "CHP bombaladı" ve ekliyor: "O zamanki Cumhurbaşkanı’nın emriyle bombaladı. Kimdi Cumhurbaşkanı? İnönü’ydü" diyor...
Aslında, Erdoğan’ın suçladığı bu devletin kurucusu Kemal Atatürk…
Çünkü "Dersim isyanı" 1937’de başlatılmıştır.
O tarihte Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü Başbakan, ancak 25 Ekim’den itibaren de Celâl Bayar Başbakandır.
Cehalet mi, gaflet mi, yoksa dolaylı olarak Mustafa Kemal'i suçlamak mı? Bunun adını siz koyun.
Başbakanın bu konuşmaları üzerine hakkında suç duyurusunda bulunan CHP Milletvekili Onur Öymen, Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan, Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Mehmet Arif Demiler, başvurularında şikâyetlerini özetlemişler: Ulusumuzun birliği, ülkemizin tümlüğü ve devletimizin tekliği için en büyük tehlike başbakandır...
"Müştekiler" Başbakanın bu ifadelerinin eski adı "Dersim" olan Tunceli halkını isyana teşvik olduğunu da söylüyorlar...
Ben ekleyeyim, daha da ötesi şu sırada Devletin Başbakanının ağzından çıkan sorumsuz ve ölçüsüz sözler, PKK ve DTP'den gelen talepleri haklı gösteriyor ve bu taleplere kapı açmak demektir! Ve de, bir Başbakan'a yakışmayacak cehalettir de...
Kendilerine, danışmanlarının sufle ettiklerine bakmayarak, devlet arşivlerinden ve tarihçilerden bu "isyan" konusundaki gerçekleri okumasını naçizane tavsiye ederim.
Dersim İsyanı da önceki 23 Kürt İsyanı gibi vergi vermekten veya aş-iş, kimlik talepleri için çıkmamıştı. Bu isyanın da, önceki 25 PKK terör isyanının da maksatları ve kaynakları, tıpkı bugünkü durumda olduğu gibi yabancı tahrikleriydi. Avrupa devletlerinin ve ABD'nin çıkar hesapları için tahrik ettikleri başkaldırılardı...
Söylem ve yöntemler değişik olsa da kaynak ve amaç aynı: Türkiye’yi bölmek ve "Büyük Kürdistan'ı" gerçekleştirmek.
Şu sıradaki TV programlarından birine katılmış olsaydım, PKK sözcülerine sorardım ve buradan soruyorum: Sizler hakikaten TC içinde, ortak vatanda "Ne Mutlu Türküm diyene" anlayışıyla hep birlikte yaşamak mı istiyorsunuz? Yoksa nihai amacınız "Büyük Kürdistan" değil mi? Yiğitseniz açıklayın, “Evet amacımız Büyük Kürdistan” deyin veya “hayır istemiyoruz" deyin de havanda su dövmeyin ve bizi abesle iştigal ettirmeyin!
PKK oyunları hususunda yazmaya devam edeceğim ama son numara Ahmet Türk olmayan Kürt, ABD müdahalesini istiyor…
Ha şöyle, dilinizin altındaki baklayı çıkarın. İç çatışmaları tahrik ederek yapmak istediğiniz yabancı güçler müdahalesini açıkça isteyin! Türkiye’yi Lübnan, Afganistan yapın…
ABD, bunu çoktan ister…
Obama’nın Erdoğan’a son cevabı, Kıbrıs krizi esnasında, Johnson'un mektubu gibi. ABD’nin kimden yana olduğunu gösterdi…
Teröre karşı kullanılacak silahlara da "ambargo!"
DEPREM NOTU: 17 Ağustos depreminden sonra Sakarya’da Saddam’ın hibesiyle yaptırılan konutlardan depremzedeler hoyratça, hem de yöneticilere konut vermek için çıkarılacak… Sayın Erdoğan oraya gitse de, o insanların feryatlarını da dinlese! Oradan, o insanlardan "Evet" getirir mi?

0 yorum